Bir insanı sevmenin kriterinin dokunmak olduğu günlerde
yaşıyoruz maalesef. Ne kadar çok dokunursan o derece yakın olduğunu sanıyorsun
halbuki gerçek olan bu değil, birini sevmek ona dokunmak değil.
Artık aşkı yaşayış biçimimiz o kadar değişik ki çok değil
bundan 10 yıl önce ölmüş biri şu günleri görse hiçbir yaptığımıza anlam
veremez. Bir kere sanal alem sadece elimizin altında, telefonumuzda,
bilgisayarımızda değil genel olarak hayatımızın merkezinde yer alıyor. Haliyle yaşadığımız
aşkın ekseni de bu sanal alemin etrafında dönüyor. Msn nicklerine sevgilinin
adını yazmakla başlayan aşk maceramız artık yüz yüzeyken söylememiz gereken
şeyleri sevgilinin facebook duvarına yazıp cümle aleme duyurmamızla devam
ediyor.
Halbuki böyle bir şey değil aşk daha çok iki kişinin
arasında yaşanması gereken özel bir şey. Duyduğumuz aşk da sevgi de özlem de
nefret de bize özel olmalı. Elbette paylaşılmak istenilen anlar, sözler olur
fakat kabul etmeliyiz ki artık pek çok aşkı gözler önünde yaşamak için
yaşıyoruz. İki kişi değil facebooktaki
arkadaşlarımızla beraber yaşıyoruz ilişkiyi bazen etiketlediği fotograflar
kadar bazen de duvarınıza yazdığı sözler kadar tartıyoruz onu ya da yanında olup
ona dokunabildiğimiz kadar seviyoruz çekim alanından çıktığı anda sevgi de aşk
da kayboluyor.
Evet sevgili varlığından yavaş yavaş emin olmaya başladığım
takipçilerim bu ilginç aşk-ilişki anlayışımız içinde sizin aşkınız hangisi,
dokundukça bağlı kalanlardan mısınız? Siz bu soruyu cevaplarken Pinhani’nin de
arka fonda bu güzel şarkıyı söylemesinde hiçbir sakınca görmediğim gibi
dinlemenizi de ısrarla tavsiye ediyorum belki biraz içimiz açılır ne dersiniz J ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder